SGK kayıtlarına göre Türkiye’de diyabetli hasta sayısı 7 milyon 200 bin. Dünyada ise 382 milyondan fazla insan bu hastalıkla mücadele ediyor. Bu büyük bir rakam ama konuyla ilgili açıklamalar gittikçe ciddi bir hal alıyor. Örneğin diyabetin 2000’li yıllardan bu yana artış oranı yüzde 14. Ve Tip 2 denilen şeker hastalarının yüzde seksen beşi aynı zamanda obez. Yani konu dönüp dolaşıp bir yerde aşırı kiloya ve sağlıklı beslenmeye dayanıyor.
Gençler de Dikkat Etmeli
Bütün bu rakamların en önemlisi ise diyabet yaşının 40’lardan 15’lere inmesi. Yani artık bu yaşlılara mahsus bir hastalık değil. Fast food tipi sağlıksız ürünleri daha çok gençlerin tükettiği düşünülürse bu garip bir sonuç değil. Okul kantinlerinde satılan gıdalar bile bunun apaçık bir örneği. Şimdi ülkemiz çocuklarının yüzde otuzu obez. Dünya Sağlık Örgütü diyabet için mikrobik olmayan salgın diyor. Birleşmiş Milletler tarihinde sadece dört hastalık için uyarı yapmış. Bunlar sıtma, verem, AIDS ve diyabet.
Bu hastalığın en kötü yanı organların hastalık tam oluşuncaya kadar bir bulgu vermemesi. Yani erken teşhis mümkün değil ve hastalık birden ortaya çıkıyor. Arada şeker kontrolü yaptırmaktan başka bir yöntem yok. Hastalık sırasında da sürekli ölçüm gerekiyor. Diyabette kan şekeri ölçümü bir şirketin muhasebesine benziyor. Muhasebe bilmezseniz şirket batması gibi hastalık durumunda sürekli ölçümler yapılıp diyet bozulmazsa diyabet önlenebilir ve kontrol edilebilir hale geliyor.